Spam
Hemen hemen her e-posta kullanıcısı her gün posta kutusunda istemediği bir çok reklam vs. amaçlı e-posta ile karşılaşmaktadır. Internet dünyasında alıcının istemi dışında gönderilen bu tür mesajların tümüne SPAM adı verilmektedir. Spam, aslında 1960'lı yılların sonunda İngiltere'de satılan bir konserve markasıydı. 1970 yılında İngiltere televizyonunun ünlü komedi programı Monty Phyton'da, işlenmiş gıda yemek istemeyen bir çiftin bir lokantanın menüsünde Spam içeren ürünlerden başka birşey bulamayıp bu ürünü yemek zorunda kalmaları konu edilmişti. O tarihte çok popüler olan bu skeçten ilham alınarak istenmeyen reklam amaçlı e-postalara da Spam adı verilmeye başlanmıştır.
Spam mesajlar günümüzde dünya günlük Internet posta trafiğinin %70'inden fazlasını oluşturmaktadır. Spam göndericileri genellikle Viagra türevi ilaçlar, ünlü saat markalarının kopyaları, zor durumdaki bir Afrika ülkesinin sürgündeki kralının para transfer istekleri vb. konularda alıcıları ikna etmeye çalışan e-postalar yollarlar. Bu e-postaların genellikle uzak doğu, doğu Avrupa ve kuzey Amerika'dan geldiği tespit edilmektedir. Spam ile ilgili istatistiklere göre spam mesaj alanların yaklaşık binde biri bu mesajlara inanmakta ve söyleneni yapmaktadırlar. Bu da, bir anda milyonlarca kişiye spam gönderildiğine göre çok büyük bir müşteri kitlesi anlamına gelmektedir. Çeşitli yasal takipler sonucu yakalanan bazı spam göndericilerinin bu yolla milyonlarca dolara sahip olduğu gözlenmiştir.
Spam mesajları sadece sahtekarlık amaçlı mesajlar olarak göstermek doğru olmayabilir. Yerli veya yabancı birçok kişi ya da firma, ürün ve hizmetlerini en kısa ve ucuz yoldan insanlara tanıtabilmek amacıyla toplu e-postalar göndermektedirler. Ancak gerek bu şekilde gelen mesajların güvenilirliğinin olmaması, gerekse öyle ya da böyle alıcının istemi dışında geliyor olmaları bunların da aynı kategoride değerlendirilmelerine neden olmaktadır.
E-posta mesajlarında teknik olarak yollayanın adını ve adresini gerçek dışı olarak her şekilde göstermek mümkündür. Örneğin ilk bakışta gönderen kişi olarak sizin ad ve adresinizin görüldüğü bir mesaj, herhangi bir başka kişiye sizin veya bağlı bulunduğunuz kurumun hiç ilgisi olmadan gönderilebilir. Mesajın başlık kısmının detayları özel olarak incelenip gönderildiği IP adresi bulunabilse dahi, uzman korsanlar bulundukları yerden başka yerlere ve oralardan da yine başka yerlere bağlanıp oradan yalan adresli mesajlar atabilirler ve bunların tespiti pratikte imkansız denecek kadar zor olabilir. Bu nedenle spam'ı yollayan da isterse gerçek kimliğini ve yerini kolayca gizleyebilir.
Spam yollayıcılarının beslenme kaynağı, spam yollanacak e-posta adresleridir. Bir spam'cı ne kadar çok e-posta adresine sahipse o kadar çok müşteri potansiyeli var demektir. Bu nedenle e-posta adresleri ayrıca alınıp satılan ticari bir değer haline de dönüşmüştür. Hatta, el altından yüzbinlerce e-posta adresinin depolandığı CD'ler bile satılmakta; üstelik bunların reklamları da yine Spam mesajlarla yapılmaktadır.
E-posta adreslerini ele geçirmenin çeşitli yolları vardır. Ancak çoğu zaman bu adresler, adres sahiplerinin kendileri tarafından bilinçsizce spam'cı kişilere ulaştırılmaktadır:
Spam'dan korunmak için tam bir formül olmasa da, en azından bazı önlemler almak, bunların sayısını azaltmakta etkili olabilir:
Hacettepe Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi, @hacettepe.edu.tr uzantılı e-posta adresleri üzerinde Spam kontrolu yapmakta ve şüpheli mesajlar "Junk Mail" klasörüne atılmaktadır. Bu klasör de belirli aralıklarla -kota problemleri nedeniyle- otomatik olarak silinmektedir.
Bir mesajın Spam olup olmadığını anlamak insan için kolay olsa da bilgisayar için durum aynı değildir. Otomatik tarayıcılar bazı popüler anahtar kelimeleri (örneğin Viagra gibi) mesaj içinde ararlar, mesajın "from" satırındaki ismin anormal sayıda kişiye mesaj atıp atmadığını tespit etmeye çalışırlar, hatta dünya üzerinde belirli noktalara kurulu spam veritabanlarına bağlantı kurarak yeni anahtar kelimeleri edinip kontrollerini bunları kullanarak yapmaya çalışırlar. Spam yollayıcıları da diğer yandan bu tarayıcılara yakalanmamak için anahtar kelimeleri bozarak yazarlar (örneğin "\/ | A AA GG rA" gibi) ya da yazıları normal metin yerine bir resim dosyasının içinde yazıp o dosyayı eklenti olarak gönderirler veya akla gelmeyen bambaşka metodlar keşfederler. Bu teknik savaş karşılıklı devam eder. Bu nedenle hiç bir spam tarayıcısı bu tür mesajları yüzde yüz oranında filtreleyememektedir.
Sorunun çözümü, ülkelerin spam ile ilgili yasal düzenlemeler yapmasında görünse de, kişilerin virüs ve spyware gibi zararlılardan kendilerini korumaları, ücretsiz sitelere e-posta adreslerini verirken iki kere düşünmeleri ve kaynağı belirsiz programları çalıştırmamaları da bir o kadar önem taşımaktadır.
Phıshıng
Balık tutmak anlamına gelen "fishing" sözcüğünün bozulması ile elde edilen bu sözcük, Internet üzerinde "balık" olarak gördükleri kullanıcılara e-postalar atıp onları yönlendirerek menfaat sağlamaya çalışmak ya da zarar vermek anlamında kullanılmaktadır.
Bu tür e-posta mesajları kullanıcıların bilgisizliklerinden yararlanarak kendi kendilerine zarar vermelerini sağlamaya çalışırlar. Örneğin "Şu tarihte filanca virüs tüm dünyada Internet üzerinden saldırıya geçecek. O tarihte sakın bilgisayarlarınızı açmayın!" türünden bir mesaj olsa olsa sizi kendi rızanızla o gün bilgisayar kullanımından mahrum etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Ya da, daha kötüsü, "Dikkat! Bilgisayarınızın Windows/System dizini altında falanca.dll adında bir dosya görüyorsanız bilgisayarınıza filanca virüsü bulaşmış demektir. Derhal o dosyayı silin ve bilgisayarınızı kapayıp açın!" gibi bir e-posta, belki de sisteminiz için gerekli bir dosyayı size kendi ellerinizle sildirterek bilgisayarınızı çalışmaz hale getirmeyi başarabilecektir.
Bunların dışında, unutulmamalıdır ki, bankalar başta olmak üzere hiç bir ciddi kuruluş kişisel bilgilerinizi e-posta yoluyla almaya ya da değiştirmeye kalkışmaz. E-Posta yazıp "kişisel bilgilerinizi değiştirmek için şuraya tıklayın" demez. Teknik hilelerle e-posta'nın içinde tıklamanız istenen link, sahiden de gerçek bankanın adresi gibi gösterilebilir. Ancak o link tıklandığında aslında gerçek bankanın web sayfasının taklidi olan bambaşka bir adrese yönlendirebilir ve kullanıcı bunu farketmez. Bu gibi durumlarda en iyi yöntem, ilgili kurumu arayıp durumu doğrulatmaktır.
Kredi kartı numaraları, kişisel bilgiler, e-posta dahil her türlü şifre hiç bir zaman e-posta ile açıkça yollanmamalıdır. Bir e-posta teknik olarak gideceği yere varana kadar bir çok noktadan geçmektedir. Bu noktalarda e-postaların içeriğinin "dinlenmesi" her zaman mümkündür.
Özellikle Kablosuz Internet'in kullanıldığı alanlarda mecbur kalınmadıkça banka gibi yerlere girilmemeli, kredi kartı, şifre vs. ile ilgili işlemler nereyle olursa olsun yapılmamalıdır. Havadaki sinyaller üçüncü şahıslar tarafından dinlenebilir. Sinyaller şifreli dahi olsa unutulmamalıdır ki tüm şifreleme yöntemleri sadece kırılıncaya kadar güvenlidir.